21 Nisan 2012 Cumartesi

Rüzgarlar

RÜZGARLAR

Yüksek basınç alanından alçak basınç alanlarına doğru hareket eden, yatay yönlü hava hareketlerine rüzgar denir.

Bir yüksek basınç alanında (Antisiklon), alçalan hava kütleleri, çevreye doğru yayılır. Alçak basınç alanında da (Siklon), yükselici hava hareketlerinden dolayı, oluşan hava açığını doldurmak için çevreden alçak basınç merkezine doğru hava kütleleri gelir. Böylece yüksek basınç alanlarında alçalan hava kütleleri çevreye doğru yayılarak, alçak basınç alanına doğru hareket eder. Yüksek basınç alanından, alçak basınç alanlarına doğru hareket eden yatay yönlü hava akımı da rüzgarın oluşmasına neden olur.

Rüzgar oluşumunun temel nedeni, iki nokta arasındaki basınç farkıdır. Rüzgarın esmesi, iki nokta arasındaki basınç farkı ortadan kalkıncaya kadar devam eder.

RÜZGARIN YÖNÜ:

Rüzgarın yönü daima yüksek basınç alanından, alçak basınç alanına doğrudur. Yüksek basınç alanından, alçak basınç alanına doğru hareket eden hava kütleleri, en kısa yolu takip edemezler çünkü; Dünya’nın ekseni etrafında dönmesi sonucunda oluşan corriolis (merkezkaç) kuvvetinden dolayı, rüzgarların yönlerinde de sapmalar meydana gelir.

Rüzgarın yönü, geldiği coğrafî yöne göre adlandırılır. Örneğin batıdan esen rüzgarlara, batı rüzgarları; güneyden esen rüzgarlara da güney rüzgarları denir. Bir yerde rüzgarın en çok estiği yöne egemen (hakim) rüzgar yönü denir.

RÜZGARIN YÖNÜNÜ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1. Basınç Merkezlerinin Konumu: Basınç merkezlerinin birbirlerine göre konumu rüzgarın yönünü belirler. Basınç merkezleri yer değiştirdikçe rüzgarın yönü de değişir.

2. Yer Şekilleri: Yerşekilleri de rüzgarın esiş yönünü etkiler. Hava kütleleri yerşekillerinin uzanış yönünde hareket ederler. Örneğin; güneybatı-kuzeydoğu yönlü bir vadide hakim rüzgar yönü de yine aynı yönde olacaktır. Böylelikle bir yerin hakim rüzgar yönüne bakarak yerşekillerinin uzanış doğrultusu tahmin edilebilir.

3. Dünya’nın Dönüşü: Rüzgarlar, basınç merkezleri arasındaki en kısa yolu izlemezler. Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesi sonucunda rüzgarların yönlerinde sapma meydana gelir. Kuzey Yarım Küre’de hareket yönünün sağına; Güney Yarım Küre’de hareket yönünün soluna doğru bir sapma meydana gelir.

RÜZGARIN HIZI:

Rüzgar hızını ölçen alete anemometre denir. Rüzgarın hızı saniyede metre (m/s) veya saatte kilometre (km/h) olarak ifade edilir. Rüzgarın hem hızını hem de yönünü yazan alete anemograf denir.

Rüzgarlar, hızlarına göre; hafif, orta şiddetli ve şiddetli olarak gruplandırılır. Rüzgarın hızını belirtmek için bofor ölçeği kullanılır. Bu çizelge rüzgarın yeryüzündeki cisimler üzerinde yapmış olduğu etkiye göre rüzgarın hızını tahmin etmeye yarar.

RÜZGARIN HIZINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1-Basınç Farkı: Rüzgarın hızı, iki basınç merkezi arasındaki basınç farkına bağlıdır. İki basınç merkezi arasındaki basınç farkı arttıkça rüzgarın hızı da artar; basınç farkı azaldıkça rüzgarın hızı da azalır.

İzobar eğrilerinin sık geçtiği yerlerde, basınç farkı fazladır. Bu durumda rüzgarın hızı da fazladır. İzobar eğrilerinin seyrek geçtiği yerlerde ise basınç farkı az olduğundan, rüzgarın hızı da azdır.

2- Basınç Merkezleri Arasındaki Uzaklık: Aynı basınç farklarına sahip birbirinden farklı uzaklıktaki noktalar arasında, rüzgarların hızları farklıdır. Basınç merkezleri arasındaki mesafe arttıkça rüzgarın hızı azalır; mesafe azaldıkça hız artar.

3- Dünya’nın Dönüşü: Rüzgarların yönünde, Dünya’nın dönüşüne bağlı olarak, sapmalar meydana gelir. Bu da hareket ettikleri mesafenin uzamasına neden olur. Mesafenin artması hızında da yavaşlamaya neden olur.

4- Sürtünme: Fazla engebe, ağaçlar v.s rüzgarın hızını keserler. Bundan dolayı düz ve çıplak arazilerde rüzgar daha hızlı eserken; engebeli ve bitki örtüsünün yoğun olduğu yerlerde, rüzgarlar sürtünmeden dolayı hızı kesileceğinden, hızları azdır. Gene, sürtünmeye bağlı olarak rüzgarın hızı, yerden yukarılara doğru çıkıldıkça artar.

Atmosferdeki Genel Hava Dolaşımı

ve Basınç Kuşakları

Kutupların aşırı soğuması ve Ekvator çevresinin her zaman sıcak olması, buralarda farklı basınç değerlerinin oluşmasına neden olmuştur. İki bölge arasındaki basınç farkını dengelemek için atmosferde genel hava dolaşımı doğmuştur. Atmosferdeki genel hava dolaşımı klasik ve modern olmak üzere iki görüş vardır.

1- Klasik Görüş: Güneş ışınlarının yıl içerisinde kutuplar ve çevresine daima yatay açılarla gelmesi, bu bölgede hava sıcaklıklarının düşük olmasına neden olur. Hava sıcaklıklarının daima düşük olması alçalıcı hava hareketlerine, bu da kutuplarda Termik Yüksek Basınç (TYB) Kuşağı oluşmasına neden olur.

Ekvator ve çevresine ise güneş ışınlarının daima dik ve dike yakın açılarla gelmesi, bu bölgelerde sıcaklıkların yıl içerisinde daima yüksek olmasına ve dolayısı ile yükselici hava hareketlerine neden olur. Bundan dolayı Ekvator ve çevresinde Termik Alçak Basınç (TAB) Kuşağı oluşmuştur.

Bu görüşe göre atmosferdeki genel hava dolaşımı temelde termik nedenlerden dolayı, yani kutupların aşırı soğuması, Ekvator ve çevresinin aşırı ısınmasından dolayı doğmuştur. Eğer dünya dönmeseydi ve yeryüzü tamamen denizlerle kaplı olsaydı, Kutup (TYB) alanında soğuyup alçalan hava alttan Ekvator’a doğru; Ekvator(TAB) kuşağında da ısınan hava yükselerek, üstten kutuplara doğru, meridyenler doğrultusunda hareket ederdi. Böylece iki farklı basınç merkezi arasındaki hava akımıyla basit bir denge kurulurdu.

Ancak, Dünya’nın ekseni etrafında dönmesinden dolayı bu hava kütlelerinin yönlerinde sapmalar meydana gelir.

Ekvator’daki TAB kuşağından üstten kutuplara doğru hareket eden hava kütlelerinin yönlerinde, Dünya’nın dönmesinden dolayı, sapmalar meydana gelir. Yönünde sapmalar meydana gelen bu hava kütleleri 30° enlemleri üzerinde yığılırlar. Burada yoğunluğun artmasıyla ağırlaşarak, yere doğru, alçalıcı, harekete geçerler. 30° enlemleri civarında, alçalıcı hava hareketlerinden dolayı, Dinamik Yüksek Basınç (DYB) Kuşağı oluşur.

Bu kuşaktaki alçalıcı hava hareketlerinden dolayı yağış oluşmamakta ve 30° enlemleri civarında tropikal çöllerin oluşmasına neden olmaktadır.

30° enlemleri civarında alçalan hava kütleleri alttan çevreye doğru yayılır. Bunlardan bir kısmı Ekvator’a geri dönerken (Alize Rüzgarları), bir kısmı da kutuplara doğru (Batı Rüzgarları) hareket ederler.

30° DYB kuşağından kutuplara doğru batı sektöründen esen hava kütleleri (Batı Rüzgarları), Kutuplardaki TYB alanından Ekvator’a doğru hareket eden Kutup Rüzgarları ile 60° enlemleri civarında karşılaşırlar. Burada çarpışan iki hava kütlesi yükselerek basıncın düşmesine neden olurlar. Böylece 60° enlemleri civarında Dinamik Alçak Basınç (DAB) Kuşağı oluşur.

Dinamik basınç kuşaklarının oluşmasının temel nedeni Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönüşüdür.

Bu klasik görüş atmosfer olaylarının tümünü açıklayamamaktadır.

2- Modern Görüş: Modern Görüşe göre de atmosferde ki genel hava dolaşımının temel nedeni, Ekvator kuşağının aşırı ısınması ve kutupların aşırı soğumasıdır. Ancak klasik görüşte belirtilen, 30° enlemleri (dönenceler) ile 60° enlemleri arasında hareket eden batı yönlü rüzgar kuşakları (Batı Rüzgarları) yoktur.

Bu teoriye göre Ekvator çevresinin sıcak havası gezici siklonlarla kutuplara doğru parçalar halinde taşınır. Kutupların soğuk havası da gezici antisiklonlarla Ekvator’a doğru parçalar halinde taşınır. Buna göre iki bölge arasında hava kütlelerinin hareketi mevsimlere göre partiler halinde taşınır. Bu teoriye yatay değişim teorisi denir.

Rüzgarlar; sürekli, mevsimlik ve yerel rüzgarlar olmak üzere üç grup olarak incelenebilir.

I. SÜREKLİ RÜZGARLAR: Atmosferdeki genel hava dolaşımına göre oluşmuş rüzgarlardır. Bunlar yeryüzündeki alçak ve yüksek basınç kuşakları arasında, yıl boyunca eserler. Sürekli rüzgarlar üçe ayrılır.

1) Alizeler: 30° enlemleri civarındaki dinamik yüksek basınç (Subtropikal yüksek basınç) alanlarından, Ekvator çevresindeki termik alçak basınç alanına doğru esen rüzgarlardır.

Dünya’nın dönmesinden dolayı, Kuzey Yarım Küre’de kuzeydoğudan; Güney Yarım Küre’de güneydoğudan eserler. Hızları saatte 15-40 km/s civarındadır.

Başlangıçta sıcak ve kurudurlar. Ancak denizlerin üzerinden geçtikleri taktirde bünyelerine nem alarak, kıtaların doğu kıyılarına yağış bırakırlar. Bu nedenle Doğu Rüzgarları olarak da isimlendirilirler.

Alizeler, esme yönlerinin değişmemesi ve sürekli esmelerinden dolayı, eskiden Avrupa’dan Amerika’ya ticaret yapmak için giden yelkenli gemiler bu rüzgarlardan faydalandıkları için Ticaret Rüzgarları da denir.

Ekvator’dan 30° enlemlerine doğru Alize Rüzgarları’na ters, üstten esen rüzgarlara da Ters (Üst) Alizeler denir. Ters alizeler 30° enlemleri civarında alçalarak tropikal çöllerin oluşmasına neden olur.

2) Batı Rüzgarları: 30° enlemleri civarındaki dinamik yüksek basınç (Subtropikal yüksek basınç) alanlarından, 60° enlemlerindeki dinamik alçak basınç alanlarına doğru esen rüzgarlardır.

Kuzey Yarım Küre’de güneybatıdan, Güney Yarım Küre’de kuzeybatıdan eserler.

Alizeler gibi başlangıçta sıcak ve kurudurlar. Denizlerin üzerinden geçtiklerinde bünyelerine aldıkları nemden dolayı, orta kuşak karalarının batı kıyılarına bol yağış bırakırlar.

60° enlemleri civarında Kutup Rüzgarlarıyla karşılaşma bölgelerinde cephesel yağışlara neden olurlar.

3) Kutup Rüzgarları: Kutuplardaki termik yüksek basınç alanlarından, 60° enlemlerindeki dinamik alçak basınç alanlarına doğru eserler.

Yönleri Dünya’nın dönmesinden dolayı saparak, Kuzey Yarım Küre’de kuzeydoğudan, Güney Yarım Küre’de güneydoğudan eserler.

Soğuk ve kurudurlar. Etkili oldukları alanlarda sıcaklığın düşmesine ve kar yağışlarına neden olurlar.

60° enlemleri civarında Batı Rüzgarlarıyla karşılaşma bölgelerinde cephesel yağışlara neden olurlar.

II. DEVİRLİ (MEVSİMLİK) RÜZGARLAR: Mevsimlere göre yön değiştiren rüzgarlardır. Bu rüzgarlar kışın soğuk olan karalardan denizlere doğru, soğuk ve kuru olarak eserler. Yazın ise ılık ve karalara göre daha sıcak olan denizlerden, soğuk olan karalara doğru, ılık ve nemli olarak eserler. Devirli rüzgarların en çok bilineni Asya kıtası ile Hint ve Pasifik okyanusları arasında esen  Muson Rüzgarları’dır. Muson Rüzgarları, Yaz ve Kış Musonları olmak üzere ikiye ayrılırlar.

1) Kış Musonu: Bilindiği gibi karalar çabuk ısınıp çabuk soğur; denizler ise geç ısınıp geç soğurlar. İşte bu ısınma farklılığından dolayı, kış mevsiminde karalar çevresindeki denizlere göre daha soğuk olur ve buralarda yüksek basınç alanı oluşur. Denizler ise karalara göre daha sıcak olduğu için alçak basınç alanı durumundadır. Aradaki basınç farkından dolayı karadan denize doğru rüzgarlar eserler. Bu rüzgarlara Kış Musonları adı verilir.

Kış Musonları kara kaynaklı olduğu için soğuk ve kurudurlar. Karaların üzerinden estikçe yağış getirmezler. Ancak denizler üzerinden geçtikten sonra, bir kara üzerine varırsa yamaç yağışlarına neden olurlar.

Kış Musonları, Avustralya’nın kuzeyinde, Endonezya’nın kuzey ve batısında, Japonya’nın batısında, Afrika’nın doğusunda ve Hindistan’ın güneydoğusundaki Doğu Gat Dağlarında eserler. Buralara denizleri aşarak geldikleri için yağış bırakırlar.

2) Yaz Musonu: Yaz mevsiminde karalar denizlere göre daha fazla ısınırlar. Bu durumda karalar üzerinde alçak basın alanı, denizler üzerinde yüksek basınç alanı oluşur. Deniz ve okyanuslar üzerindeki yüksek basınç alanından, karalar üzerindeki alçak basınç alanına esen rüzgarlara Yaz Musonu denir.

Deniz ve okyanuslardan kaynaklandıkları için bol nem taşırlar ve geçtikleri yerlere de bol yağış bırakırlar. Yaz musonları Ön ve Güney Asya ile Hint Okyanusu ve Doğu Asya ile Büyük Okyanus’a bağlı denizler arasıdır.

Bunlar dışında Yaz Musonları, Kuzey Amerika ile Meksika Körfezi arasında, Batı Afrika ile Gine Körfezi arasında ve Doğu Afrika ile Hint Okyanusu arasında da görülür.

III. YEREL RÜZGARLAR: Etki alanları dar ve yılın belli zamanlarında veya günün belli saatlerinde esen rüzgarlardır. Yerel basınç farklarından dolayı oluşurlar. Bunların bir kısmı da atmosferdeki genel hava dolaşımının etkisi ile oluşurlar.

a. Meltemler: Atmosferdeki genel hava dolaşımının etkisinin zayıf olduğu durgun kuşaklarda veya bu sisteme ait rüzgarların esmediği durgun mevsim ve zamanlarda; günlük ısınma ve soğumalara bağlı olarak oluşan rüzgarlardır. Meltem rüzgarlarının oluşmasının temel nedeni, Dünya’nın günlük hareketidir.

Gün içinde gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkından dolayı oluşan yerel basınç farkları, meltem rüzgarların oluşmasına neden olur. Dar alanlı, kısa süreli ve günün belli saatlerinde yön değiştirerek ters yönde eserler. Basınç farkı az olduğundan, şiddeti çok hafif ve ağaç dallarını kıpırdatacak kadardır. Günlük rüzgarlar dağ ve vadi meltemleri ile kara ve deniz meltemleridir.

1. Vadi Meltemi: Vadi tabanları dağ yamaçlarına oranla daha fazla neme sahiptir. Bundan dolayı gündüzleri vadiler, dağ yamaçlarına göre daha geç ısınır ve yerel alçak basınç alanı durumuna gelirler.

Dağ yamaçları, nem miktarının az olması ve bakının da etkisi ile daha çabuk ısınırlar ve yerel alçak basınç alanı durumuna gelir. Gündüz yüksek basınç alanı olan vadilerden, alçak basınç alanı olan dağlara doğru esen rüzgarlara vadi meltemi denir.

2. Dağ Meltemi: Geceleri nem oranı düşük olan dağ yamaçlarında, sıcaklık kaybı; nem oranı daha fazla olan vadilere göre daha fazladır. Yani geceleri dağ yamaçları vadilere göre daha çabuk soğurlar. Böylece dağ yamaçları yüksek basınç alanı, vadi tabanları da alçak basınç alanı durumundadır.

Geceleri dağ yamaçlarından vadilere doğru esen rüzgarlara dağ meltemi denir. Dağ meltemleri sıcak yaz gecelerinde serinletici etkide bulunur.

3. Deniz Meltemi: Denizler karalara oranla daha geç ısınıp, geç soğur. Gündüzleri geç ısınan deniz, yüksek basınç alanı durumuna gelir. Daha çabuk ısınan kara ise yerel alçak basınç alanı durumundadır.

Gündüzleri yüksek basınç alanı durumundaki denizlerden, alçak basınç alanı durumunda olan karaya doğru esen rüzgarlara deniz meltemi denir. Deniz meltemi, nemli ve ılıtıcı bir etkiye sahiptir.



4. Kara Meltemi: Geceleri karalar denizlere göre daha çabuk soğurlar. Böylece kara üzerinde  denize oranla yüksek basınç alanı; deniz ise alçak basınç alanı durumuna gelir.

Geceleri karadan denize doğru esen rüzgara kara meltemi denir. Kara meltemi nispeten kuru ve serindir.

b. Genel Atmosfer Sirkülasyonuna Bağlı Olarak Oluşan Yerel Rüzgarlar: Atmosferdeki genel hava dolaşımına bağlı hakim rüzgarların etkisinin görülmediği veya zayıfladığı dönemlerde ortaya çıkan rüzgarlar da vardır. Bu dönemlerde, yerel etkilerle doğmuş basınç koşulları, genel hava akımlarında bazı değişiklikler yaparak, yerel özelliklere sahip rüzgarların esmesine neden olurlar. Bunlar, sahip oldukları özelliklere göre sıcak yerel rüzgarlar ve soğuk yerel rüzgarlar olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar.

1- Sıcak Yerel Rüzgarlar: Kuzey Yarım Küre’de güney sektörlü rüzgarlar; Güney Yarım Küre’de kuzey sektörlü rüzgarlar sıcak karakterli rüzgarlardır (Enlem etkisi). Aşağıda belli başlı sıcak yerel rüzgarlar verilmiştir:

Fön Rüzgarları: Yatay yönde hareket eden hava kütleleri, önlerine çıkan dağ yamaçları boyunca yükselir.

Yükselen hava kütlesinin sıcaklığı, her 200 m’de ortalama 1°C azalır. Belirli bir yükseltiden sonra, içindeki nem, yoğunlaşma sonucunda yağış olarak yere düşer. Yamacı aşan hava kütlesi, yamaçta alçalırken kuru adyabatik nedeniyle her 100 m’de ortalama 1°C ısınır. Böylece ulaştığı yerde ısıtıcı etki yapar.

Türkiye’de Fön Rüzgarları: Türkiye’de fön rüzgarları Sinop’tan Rize’nin doğusuna kadar, özellikle Rize çevresinde, Toros ve Sultan dağlarından Konya ve Akşehir ovalarına doğru inen yamaçlarında görülür.

Siroko: Kuzey Afrika’da, Büyük Sahra’dan Batı Akdeniz’e doğru eserler. Çölden kaynağını aldığı için sıcak ve kuru ve toz yüklü rüzgarlardır. Geçtiği yerlerde bunaltıcı ve kurutucu etki yapar ve bağ, bahçe ve diğer bitkileri yakar kavurur. Akdeniz’i aştıkları taktirde, buradan nem alarak, İspanya, Fransa ve İtalya’nın güney yamaçlarına yağış bırakırlar. Toz yüklü oldukları taktirde buralarda renkli (çamur) yağışlara da neden olabilir. Batı Akdeniz’de Sirokko’ya benzer rüzgarlar, İspanya’da Leveche, Tunus’ta Chili, Korsika’da Libeccio olarak adlandırılır.

Hamsin: Her özelliği ile Sirokko’ya benzeyen Hamsin (50 gün rüzgarları) Doğu Akdeniz’de Libya Çölü’nde Mısır’dan Akdeniz kıyılarına doğru esen rüzgarlardır. Aynı özellikteki rüzgarlar Irak’ta Samum, İran’da Simoon olarak adlandırılır.

Türkiye’de Sıcak Yerel Rüzgarlar: Anadolu’da ise Akdeniz’de ve özellikle Güneydoğu Anadolu’da esen Sam veya Samyeli; Orta Anadolu’da Konya ve Tuz Gölü dolaylarında Kabayel ve Karapınar çevresinde oluşan Dağıl, sıcak ve nispeten çöl karakteri taşıyan rüzgarlardır.



2- Soğuk Yerel Rüzgarlar: Kuzey Yarım Küre’de kuzey sektörlü rüzgarlar; Güney Yarım Küre’de de güney sektörlü rüzgarlar soğuk karakterli rüzgarlardır. Belli başlı soğuk yerel rüzgarlar şunlardır:

Mistral: Kış ve ilkbahar mevsimlerinde, Fransa’nın soğuk ve karlı Massif Central dağlık alanında soğumuş olan havanın, güneydeki sıcak olan Akdeniz’e doğru hızla inmesi ile oluşur. Soğuk ve bazı durumlar hariç, genel olarak kuraktır. İspanya ve Fransa’da görülen bu rüzgar, özellikle Ron (Rhon) vadisine kanalize olduğunda şiddeti daha da artar. Hareket halindeki bir trenin vagonlarını devirdiğine de şahit olunmuştur.

Bora: Dinar Alplerinden, Dalmaçya-İstirya kıyılarına doğru esen, soğuk ve kuru rüzgarlardır. Vadi içlerine kanalize olduklarında çok daha hızlı (50-60 m/s ve daha hızlı) eserler.

Krivetz: Aşağı Tuna ovasında, kuzeydoğudan esen, kuru ve soğuk rüzgarlara krivetz denir. Krivetz estiği dönemde Romanya’nın başkenti olan Bükreş’te sıcaklık 10-150C birden düşer.

Türkiye’de Soğuk Rüzgarlar: Anadolu’da özellikle kışın kuzey yönlerden esen rüzgarlar, sıcaklığın oldukça düşmesine neden olurlar. Kuzeybatıdan esen karayel ve kuzeyden esen yıldız Balkanlar ve Trakya’dan yurdumuza sokularak, soğuk hava baskınlarına, kar ve yağmurla karışık güçlü fırtınalara neden olurlar.

Kuzeydoğu yönlü olan poyraz, yıldız ve karayelden daha şiddetli olmakla birlikte kar yağışlarında miktar bakımından o kadar değildir. Anadolu’da dondurucu ayaz denilen kuru soğuk havanın hüküm sürmesine neden olur.

c. Tropikal Rüzgarlar (Siklonlar): Tropikal bölgelerde kararlı-durgun karakter taşıyan hava kütlelerindeki dengenin bozulmasıyla, havanın ani olarak dikey (konveksiyonel) yükselmesi ile ortaya çıkar. Buradaki dengenin bozulmasında havadaki sıcaklık ve nem miktarı artışının önemli bir etkisi vardır. Dikey olarak yükselen hava kütlesini, çevreden merkeze doğru gelen hava kütleleri besler. Hava kütlelerinin hareketi, merkezkaç (corriolis) kuvvetinin etkisi ile merkeze (Alçak basınç alanı merkezine) doğru sarmal bir harekettir. Bu hareket çok hızlı fırtınalar halinde beliren rüzgarlar şeklinde olur.

Çok önceden beri Hindistan’da kullanılan “siklon” terimi, Dünya’nın her yerinde aynı şekilde beliren bütün hava hareketleri için de kullanılmıştır. Tropikal siklonlar Hint Okyanusu’nda siklon, Büyük Okyanus’ta tayfun (typhoon, Çince ‘büyük rüzgar’), Meksika Körfezi’nde harikeyn (Hurricane), Güney Amerika’da tornado, Filipinlerde baguio, Avustralya’da willy willy adı verilir.

Saatteki hızı 160 km’den daha fazla olan bu rüzgarlar, geçtikleri yerlerde çok büyük yıkımlara, can ve mal kaybına, tarım alanlarının yok olmasına neden olur. Yıkımları, güçlü yağmurlarla daha da artar, alçak arazileri su basar. Kıyılarda, kuvvetli rüzgar ve dalgaların etkisi ile deniz yüzeyi 2-3 m kabarır. Böyle bir fırtınaya yakalanan bir Amerikan ağır kruvazörü ikiye bölünmüştür.

Hortumlar: Bu tür fırtınalar, sıcak-nemli bir hava kütlesinin üzerine, soğuk-kuru bir hava kütlesinin gelmesi ile oluşur.

Tornado veya hortumlar, sarmal bir biçimde, çok güçlü konveksiyonel hareketle yükselen bir hava kütlesinin merkezinde oluşturduğu girdap şeklinde belirir. Bunlar tropikal siklonlara göre çok daha küçük ve dar alanlı olmakla birlikte Dünya’da bilinen en güçlü ve  en yıkıcı fırtınalardır. Genellikle hortumun yakınlarında rüzgarın hızı, saatte 500-700 km’yi, dikey akımların ise saatte 350 km’yi bulduğu tahmin edilmektedir.

Bu güçlü yatay hava akımları ağaçları kökünden söker, evleri yıkar; sonra dikey hava hareketi de yıkılanları havaya uçurur. Bu olay genellikle 1-2 saat kadar sürer.

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More